8 Aralık 2013 Pazar


 GDO Nedir?

Mete Kaan BÜLBÜL



BİYOTEKNOLOJİ NEDİR?

   Hücre ve doku biyolojisi kültürü, moleküler biyoloji, mikrobiyoloji, genetik, fizyoloji ve biyokimya gibi doğa bilimleri yanında mühendislik ve bilgisayar mühendisliğinden yararlanarak, rekombinant DNA teknolojisiyle bitki, hayvan ve mikroorganizmaları geliştirmek, doğal olarak var olmayan veya ihtiyacımız kadar üretilemeyen yeni ve az bulunan maddeler (ürünleri) elde etmek için kullanılan teknolojilerin tümüdür.1
Basit olarak biyoteknoloji  hamurun kabartılması, sütten peynir ve yoğurt yapılması, sirke, şarap yapımı basit olarak bilinen uygulamalardır.
GDO NEDİR? NERELERDE KULLANILIR?
              Genetiği Degiştirilmiş Organizma(GDO) modern biyoteknolojik yöntemler kullanılarak yapıları iyileştirilern ve geliştirilen ürünler için kullanılar bi deyimdir. Modern biyoteknoloji ürünü olan GDO teknolojisi sağlık, tarım, endüstri ve deniz ürünleriyle ilgili alanlarda kullanılmaktadır. Şeker hastalarının kullandığı  insülinin maddesi bu yönlemlerle elde edilmektedir.

           TARIMDA GDO VE GEREKLİLİĞİ
                Yeşil devrimin babası olarak adlandırılan nobel ödüllü Norman Borloug bitkilerde klasik ıslah yöntemiyle gen aktarımmı yaparak bitki verimleri  kapasitelerinin üstüne çıkarmıştır. Bunun yanında tarımda mekanizasyonun gelişmesi, kimyasal gübre kullanımının yaygınlaşması, hastalık ve zararlıların neden olduğu kayıpların kimyasal mücadele ilaçları ile önlenmesi ya da en az düzeye indirilmesi, bitkisel üretimde sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması bitki verimlerini %100 oranında arttırmıştır.

Dünya Nufus Artışı 1950-2004                                                                                                                     
                            
Grafiklerde gördüğümüz gibi 1950-2004 yılları arasında ve aynı yıllar arasında artan, gelişen ülkelerde 1960 lı yıllardan sonra  buğday verimlerindeki artışları görüyoruz. Gelişen ülkelerdeki buğday verimlerine baktığımızda 2000 li yıllardan sonra yıllar arası verim farklılıkları azalmaktadır ve bununla beraber 1950 li yıllardan itibaren nufus artışı doğrusal olarak artmaktadır. 2025 yılında dünya nufusu 8 milyar civarında olması öngörülüyor.
              Küresel ısınma, su kaynaklarının azalması, tarım alanlarının artmaması, toprak verimlerinin düşmesi, bitki hastalık ve zararlıların populasyonlarının artması gibi bitki gelişimini doğrudan etkileyen faktörleri göz önünde bulundurursak önümüzdeki yıllarda bitki verimleri sabit kalmakla beraber kalmayıp verim kayıplarına neden olacak ve tarım artan dünya nufusuna yetmeyecektir.
              Artan nufus ve artmayan hatta düşecek olan bitki verimleri nufusun ihtiyaçlarını nasıl karşılayabilir?
              Modern biyoteknoloji yöntemleri, bitkileri oluşacak olan extrem çevre koşullarına  uyum sağlayabilecek duruma getirebilme imkanı sunuyor. 



Şekilde gördüğümüz gibi gen aktarımında klasik ıslah yöntemi  yapıldığında istenilen genle beraber istenilmeyen gen de aktarılmaktadır. Örneğin, X virüsine dayanıklılığı kontrol eden gen aktarımı yapılmak istenirken bununla beraber istenilmeyen özellikleri kontrol eden genlerde aktarılmaktadır. Modern biyoteknoloji,  bunun önüne geçmekde aktarmak istediğimiz geni direk aktarma imkanı sunmaktadır. Bitkiyi hastalıklara dayanıklı, yüksek verimli, yüksek sıcaklıklara tölaranslı,  kuraklık ve susuzluğa dayanıklı bitkiler elde edilebilir.


Peki Greenpeace Neden #yemezler diyor?
GDO’NUN Çevreye zaraları
• GDO'lar öldürücü alerjilere neden olabilir.
• GDO'lu yemler, hayvanlarda antibiyotik direncini artırır, antibiyotiklerin etkisini azaltır
• Çoğu GDO'nun içerdiği böcek öldüren toksinlere hamile kadınların kanında ve fetusunda raslandı.
• İtalya'da yapılan bir bilimsel araştırmada marketlerden alınan her 4 sütten 1'inde GDO geni parçalarına rastlandı.
• GDOların salgıladığı böcek zehirinin tamamının insan sindirim sisteminde parçalanmadığı ortaya çıktı.
• GDO ekim tarlalarında kullanılan yabani ot ilaçları, memeliler için toksik etki ve insanlarda hormonal dengeyi bozma riski taşıyor.

GDO'nun Çevreye Zararları

 GDO üretimi, süper dayanıklı böcek ve yabani bitki türleri yaratır. Bu türlerin varlığı ekosisteme ve tarıma büyük tehdit oluşturur.
• GDO'lar tozlaşma yoluyla doğal türlere bulaşarak biyoçeşitliliğe zarar verir.
• Zehir salgılayan GDO'lar, kelebekler gibi zararsız canlıların ölümüne neden olur.
• Zehir salgılayan GDO'lar zehirlerini köklerinden toprağa geçirirler. Zaman içerisinde bu zehirlerin birikimi çevre için tehlike içerir.
         Bu bazı maddelerin olma ihtimali olmasıyla birlikte bazı maddeler iddaa dan öte olmayıp bilimsel çalışmalara dayandırılmamaktadır.
          Greenpeeace şirketlerin dogaya zarar vemesinden korktuklarından dolayı hata yapmakda ve iddalarını hiçbir bilimsel çalışmaya dayandırmamaktadır. Şahsım adına GREENPEACE in bu konuda yanlış yaptıgını bilim karşıtlığı yapmak yerine propaganlarını bu kapitalist sistemin bu yöntemi denetimsiz olarak kullanılmasının önüne geçilmesi için yapmalı.  


Bu iddaalarda bir kaçına cevap verelim.
·         GDO'lu yemler, hayvanlarda antibiyotik direncini artırır, antibiyotiklerin etkisini azaltır
      Örneğin; Bt aktarılmış mısır bitkilerini yiyen tırtılların ile birlikte  hedef olmayan canlılarda da olumsuz etkilenebileceği endişesi (örneğin Kral kelebeğinin) de (Losey, 1999) birkaç yıl yoğun tartışma konusu olmuştur. Bilimsel çalışmalar yapılmadan böyle iddaalar GDO karşıtların tarafından kullanılmaktadır. Ancak, Bt mısır polenlerinin Kral kelebeği ve diğer hedef dışı organizmalar üzerindeki olumsuz etkilerini tarla koşullarında incelemek üzere yapılan kapsamlı araştırmalar, bu riskin çok düşük bir düzeyde olduğunu ve Kral kelebeklerinin yaşam döngüsünü olumsuz etkilemediğini göstermiştir (Oberhauser ve ark., 2001; Pleasants ve ark., 2001; Sears ve ark., 2001; Zangerl ve ark., 2001).

• GDO'lar öldürücü alerjilere neden olabilir.
              Üretimi yapılan transgenik  ürünler içerigi nedeniyle alerjik değildir.  Transgenik ürünler piyasaya sürülmeden alerjik etkilerin önelenmesi amacıyla analizler ypaılmaktadır. Eğer alerjik olmasından şüpeleniliyorsa piyasaya sürülmemektedir. (Konig ve ark., 2004).

            Ayrıca hayvanlardan bitkilere gen aktarımmı söyletisi gerçek dışı olup dünyada genel olarak bitkiden bitkiye gen aktarımı(cisgeneis)  yapılmakda  hayvanlardan  bitkilere balık geni aktarılmış domates, akrep geni aktarılmış pamuk gibi gen aktarımı ve üretimi  yapılmamaktadır.

              Dünya da GDO lu bitki üretme geçmeden uzun süreli ve hassas denetimlerden geçmektedirler. Amerika Birleşik Devletlerinde USDA (APHIS), FDA, EPA, NIH.  A. B ülklerinde Dir 90/219-98/81/EC, Dir 90/220- 2001/18, Reg EC 258/97 düzenleyici kurullar bulunmaktadır. Ayrıca uluslarası Codex Alimentarius, Cartagena Biyogüvenlik Protokolü vardır.



GDO’ya İdeolojik Yaklaşım
        GDO karşıtlığının GDO nun insan sağlığına ve doğaya zarar vermesi korkusunun yanında ideolojik yaklaşımlarda bulunmaktadır. Günümüz yaygın olarak kullanılan klasik ıslahıntaki gen aktarımında bulunan risk kadar GDO lu ürünlerde de bulunmaktadır. Eğer bilime  inanıyorsak, bu bilimsel gerçeği göz ardı edip ideolojik görüşlerimiz dolayısıyla bilim karşıtlığı yapılmamalı.

           Günümüzde bizim için asıl sorun olan aşırı kimyasal gübreleme, aşırı bitki büyüme düzenleyicileri kullanımı, pestisit kullanımları gibi faktörlerdir. Bilim karşıtlığı yerine bu gibi sorunlara dikkat çekilmeli ve denetimler yapılmalıdır.


Daha ayrıntılı bilgi, kaynakça ve makele isteyen arkadaşlara e-mail ile iletilir.  metekb27@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder